SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

KİTABU’L-CİHAD VE’S-SİYER

<< 1246 >>

باب: كان النبي صلى الله عليه وسلم إذا لم يقاتل أول النهار أخر القتال حتى تزول الشمس.

112. RESULULLAH S.A.V. GÜNÜN İLK SAATLERİNDE SAVAŞA BAŞLAMAMIŞSA GÜNEŞ TEPE NOKTASINDAN BATIYA DOĞRU MEYLEDENE KADAR SAVAŞA BAŞLAMAZDI

 

حدثنا عبد الله بن محمد: حدثنا معاوية بن عمرو: حدثنا أبو إسحاق، عن موسى بن عقبة، عن سالم أبي النضر، مولى عمر بن عبيد الله، وكان كاتبا له، قال: كتب إليه عبد الله بن أبي أوفى رضي الله عنهما فقرأته:

 إن رسول الله صلى الله عليه وسلم في بعض أيامه التي لقي فيها، انتظر حتى مالت الشمس، ثم قام في الناس خطيبا قال: (أيها الناس، لا تتمنوا لقاء العدو، وسلوا الله العافية، فإذا لقيتموهم فاصبروا، واعلموا أن الجنة تحت ظلال السيوف. ثم قال: اللهم منزل الكتاب، ومجري السحاب، وهازم الأهزاب، اهزمهم وانصرنا عليهم).

 

[-2965-] Ömer İbn Ubeydullah'ın kölesi ve katibi olan Salim Ebu'n-Nadr şöyle demiştir: "Abdullah İbn Ebi Evfa'nın Ömer İbn Ubeydullah'a yazdığı bir mektup gelmişti, onu Ömer'e okudum. Şöyle yazıyordu: Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem düşmanla karşı karşıya geldiği bir savaşta güneş tepe noktasından batıya doğru meyledene kadar beklerdi.

 

 

[-2966-] Sonra Hz. Nebi ayağa kalkıp ashabı arasında durarak: "Ey insanlar, düşmanla savaşmak için karşı karşıya gelmeyi arzulamayın. Allah'tan hep afiyet isteyin. Fakat savaşmak üzere düşman ile karşı karşıya geldiğinizde kararlı ve dirençli olup sabredin. Şunu iyi bilin ki cennet kılıçların gölgeleri altındadır" buyurdu ve şöyle dua etti: "Ey Kitab'ı indiren, bulutları istediği yöne çeviren ve düşman birliklerini dağıtıp perişan eden Allahım, şu düşmanımızı perişan et / hezimete uğrat, bize onlara karşı yardım eyle / zafer nasip et!':

 

 

AÇIKLAMA:     Resulullah'ın (s.a.v.) öğleden sonrayı beklemesinin sebebi serinlik vaktinde düşmanla daha dinç ve zinde bir şekilde savaşmak içindir. Zira öğleden sonra rüzgar estiği için serinlik olur.

 

İmam Buharı'nin Cizye konusundaki rivayetleri naklettiği bölümde Nu'man İbn Mukarrin'den naklettiği bir hadis şöyledir: "Resulullah (s.a.v.) günün ilk saatlerinde savaşa başlamamışsa rüzgarların esmesini ve namaz vaktinin girmesini beklerdi."

 

Buradan anlaşıldığı kadarıyla Resulullah (s.a.v.) namaz vakitleri duaların kabul edildiği anlardan olduğu için savaşa başlamayıp beklemiştir. Ayrıca Hendek savaşında müşrikler rüzgar ile dağıtıldığı için öğleden sonra rüzgarın çıkacağı an beklenmiştir. Her şeyin en doğrusunu sadece Allah bilir.

 

 

باب: استئذان الرجل الإمام.

113. SAVAŞA KATILMAMAK KONUSUNDA KOMUTANDAN / DEVLET BAŞKANINDAN İZİN iSTEMEK

 

 لقوله: {إنما المؤمنون الذين آمنوا بالله ورسوله وإذا كانوا معه على أمر جامع لم يذهبوا حتى يستأذنوه إن الذين يستأذنوك}. إلى آخر الآية /النور: 62/.

Allah Teala şöyle buyurmuştur: "Mu'minler ancak Allah'a ve Resulüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar, o Nebi ile ortak bir iş üzerindeyken onda izin istemedikçe bırakıp gitmezler. Resulüm, şu senden izin isteyenler, hakikate Allah'a ve Resulüne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise bazı işleri için senden izin., istediklerinde sen de onlardan dilediğine izin ver, onlar için Allah'tan bağış dile. Allah mağfiret edicidir, merhametlidir. "[Nur 62]

 

حدثنا إسحاق بن إبراهيم: أخبرنا جرير، عن المغيرة، عن الشعبي، عن جابر بن عبد الله رضي الله عنهما قال: غزوت مع رسول الله صلى الله عليه وسلم، قال: فتلاحق بي النبي صلى الله عليه وسلم، وأنا على ناضح لنا قد أعيا، فلا يكاد يسير، فقال لي: (ما لبعيرك). قال: قلت: عيي، قال: فتخلف رسول الله صلى الله عليه وسلم فزجره ودعا له، فما زال بين يدي الإبل قدامها يسير، فقال لي: (كيف ترى بعيرك). قال: قلت: بخير، قد أصابته بركتك، قال: (أفتبيعنيه). قال: فاستحييت، ولم يكن لنا ناضح غيره، قال: فقلت: نعم، قال: (فبعنيه). فبعته إياه على أن لي فقار ظهره حتى أبلغ المدينة، قال: فقلت: يا رسول الله، إني عروس، فاستأذنته فأذن لي، فتقدمت الناس إلى المدينة حتى أتيت المدينة، فلقيني خالي، فسألني عن البعير، فأخبرته بما صنعت فيه، فلامني، قال: وقد كان رسول الله صلى الله عليه وسلم قال لي حين استأذنته: (هل تزوجت بكرا أم ثيبا). فقلت: تزوجت ثيبا، فقال: (هلا تزوجت بكرا تلاعبها وتلاعبك). قلت: يا رسول الله، توفي والدي، أو استشهد، ولي أخوات صغار، فكرهت أن أتزوج مثلهن فلا تؤدبهن ولا تقوم عليهن، فتزوجت ثيبا لتقوم عليهن وتؤدبهن، قال: فلما قدم رسول الله صلى الله عليه وسلم المدينة، غدوت عليه بالبعير، فأعطاني ثمنه ورده علي.قال المغيرة: هذا في قضائنا حسن لا نرى به بأسا.

 

[-2967-] Cabir İbn Abdullah r.a. anlatıyor: "Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile birlikte bir savaşa katılmıştım. Ben yorgunluktan neredeyse hiç kımıldayamayacak duruma gelen devemin üzerinde giderken birden ResuI-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem ile karşılaştım. Bana: "Devenin nesi var?" diye sordu. Ben: "Hayvancağız, yorgunluktan bitap düştü" dedim. Bunun üzerine Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem devemin arkasına geçip kamçısıyla vurdu ve dua etti. Ondan sonra baktım ki benim devem kervanın önünde ilerliyor. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem bana: "Deveni şimdi nasıl buldun bakalım?" diye sorunca ben: "Şahane! Sizin bereketiniz ona işledi" dedim. Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Bu deveni bana satar mısın?" dedi. - Bizim bu deveden başka hiçbir devemiz yoktu ve ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e olumsuz cevap vermekten çekindim. - Bu yüzden: "Evet" dedim. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem: "Bunu bana sat!" deyince Medine'ye varıncaya kadar sırtına binmek şartıyla devemi Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e satmıştım.

 

Dönüş yolunda yeni evli olduğumu söyleyerek Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den izin istedim ve O s.a.v. bana izin verdi. Herkesten önce Medıne'ye gittim. Orada dayımla karşılaştım. Ona deveyi sattığımı söyleyince başka bir devem olmadığı için bana serzenişte bulundu ..

 

Ben Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den bir an önce Medine'ye varmak için izin istediğimde aramızda şöyle bir konuşma geçmişti: Bakire bir kız ile mi yoksa bir dulla mı evlendin?

 

- Dul bir kadınla evlendim.

 

- Keşke bakire bir kız ile evlenseydin! Birbirinizle sevişir oynaşırdınız.

 

- Ey Allah'ın Resulü, babam şehit olarak vefat etti. Benim de küçük kız kardeşlerim var. Ben de onlar gibi genç ve toy birisiyle evlenmek istemedim. Zira böyle biri kardeşlerimin terbiyesi ve bakımıyla gereği gibi ilgilenemez. İşte hem terbiyeleri hem de bakımlarıyla daha iyi ilgilensin diye dul bir kadınla evlendim.

 

Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem Medıne'ye varınca deveyi O'na götürdüm.

Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem) hem devenin ücretini ödedi hem de deveyi bana geri verdi."

 

Muğıre şöyle demiştir: "Bu tür şartlı bir alışveriş yapmakta bize göre herhangi bir sakınca yoktur."

 

 

AÇIKLAMA:     İbnü't-Tın şöyle der: "Hasan-ı Basrı yukarıdaki ayete dayanarak imamdan izin almadıkça hiç kimsenin ordudan geri kalamayacağını söylemiştir. Fakat diğer fıkıh bilginlerine göre bu hüküm sadece Resulullah'a sallallahu aleyhi ve sellem hastır."

 

Fakat bize kalırsa izin almanın gerekliliği Hz. Nebi'e sallallahu aleyhi ve sellem has bir hüküm değildir. Burada asıl vurgulanan izin istemenin genel ve her zaman için gerekli bir hüküm olduğudur.

 

 

باب: من غزا وهو حديث عهد بعرسه.

114. YENİ EVLENMİş BİR KİMSENİN SAVAŞA ÇIKMASI

 

فيه جابر، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

Bu konuda nakledilen rivayet yukarıdaki (2967 nolu) Cabir hadisidir.

 

 

باب: من اختار الغزو بعد البناء.

115. SAVAŞTAN ÖNCE CİNSEL İLİŞKİDE BULUNMAK

 

فيه أبو هريرة، عن النبي صلى الله عليه وسلم.

Ebu Hureyre bu konuda Resulullah s.a.v.den nakilde bulunmuştur.

 

AÇIKLAMA:     İmam Buharıinin bu başlıkta atıfta bulunduğu Ebu Hureyre hadisi ileride gelecektir. Hemmam tarafından nakledilen bu rivayet şöyledir: "Nebilerden birisi savaşa çıktı ve şöyle dedi: MeşrO bir evlilik içinde cinsel ilişkide bulunabileceği bir eşi olan ve henüz onunla ilişkiye girmeyen bir kimse benim arkamdan gelmesin!"

 

Bu hükmün gayesi kişinin cihada gönül huzuru ile ve dinç bir şekilde çıkmasını sağlamaktır. Çünkü bir kadınla yeni evlenip henüz cinsel ilişkide bulunmadan savaşa çıkan bir kimsenin aklı ve gönlü eşinde kalır. Fakat cinsel ilişkide bulunursa bu mahzur ortadan kalkar ve daha rahat olur. Bu hüküm, gerekçesi bakımından namazdan önce yemek yemeye benzer.

 

 

باب: مبادرة الإمام عند الفزع.

116. DEVLET BAŞKANININ (İMAM) KORKUYA SEBEP OLAN OLAYI ARAŞTIRMAK ÜZERE HERKESTEN ÖNCE HAREKETE GEÇMESİ

 

حدثنا مسدد: حدثنا يحيى، عن شعبة، حدثني قتادة، عن أنس بن مالك رضي الله عنه قال: كان بالمدينة فزع، فركب رسول الله صلى الله عليه وسلم فرسا لأبي طلحة، فقال: (ما رأينا من شيء، وإن وجدناه لبحرا).

 

[-2968-] Enes İbn Malik r.a. anlatıyor: "Medine'de insanları dehşete salan bir gürültü kopmuştu. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ebu Talha'ya ait bir at'a atlayıp olayı araştırmaya koştu. Dönüp geldiğinde de şöyle buyurdu: "Korkulacak bir durum yok. Fakat bu at adeta bir fırtına gibi esiyor."

 

 

AÇIKLAMA:     Bu hadis ile ilgili açıklamalar birkaç kez geçti. Özellikle "Hibe" bölümünde gereken açıklama yapılmıştı.

 

 

باب: السرعة والركض في الفزع.

117. KORKUYA SEBEP OLAN OLAYI ARAŞTIRMAK ÜZERE HIZLI BİR ŞEKİLDE YOL'A KOYULMAK

 

حدثنا الفضل بن سهل: حدثنا حسين بن محمد: حدثنا جرير بن حازم، عن محمد، عن أنس بن مالك رضي الله عنه قال: فزع الناس، فركب رسول الله صلى الله عليه وسلم فرسا لأبي طلحة بطيئا، ثم خرج يركض وحده، فركب الناس يركضون خلفه، فقال: ((لم تراعوا، إنه لبحر). فما سبق بعد ذلك اليوم.

 

[-2969-] Enes İbn Malik r.a. anlatıyor: "Bir defasında Medıneliler içlerine korku salan bir gürültü duydular. Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem Ebu Talha'nın pek de hızlı olmayan atına atlayıp tek başına olayı araştırmaya koştu. Medine halkı da atlarına atlayıp onun arkasından koşuşturmaya başladılar. Resul-i Ekrem Sallallahu Aleyhi ve Sellem geri dönünce şöyle buyurdu: "Korkulocak bir durum yok. Sizin bu atınız da adeta fırtına gibi esiyor!"

 

Ebu Talhaının bu atını o günden sonra geçebilen bir at olmadı."

 

 

 

118.KORKUYA SEBEP OLAN OLAYI ARAŞTIRMAK ÜZERE TEK BAŞINA HAREKETE GEÇMEK

 

AÇIKLAMA:     İbn Battal şöyle demiştir: "Korku anlarında devlet başkanının tutumunun nasılolacağı ile ilgili olarak İmam Buharı'nin kullandığı bu başlıklar şunu gösterir: Devlet başkanı tebası olan Müslümanların güvenliğini sağlamak için kendi canından bile fedakarlık yapabilecek kadar cesur olmalıdır. Ancak aynı cesareti gösterebilecek başka birisinin onun yerine aynı görevi üstlenmesi de mümkündür. Fakat böyle birisi yoksa devlet başkanı bu görevi bizzat yerine getirecektir. Resulullah'ın (s.a.v.) cesareti ve gözü pekliği başka hiç kimsede yoktur. Çünkü O'nun Allah'ın kendisini koruyacağına ve kendisine yardım edeceğine olan inancı tamdır; o bu koruma ve yardım konusunda kesin bilgi sahibidir."